“Çocuk Edebiyatı” Sadece Çocuklar İçin Mi?
- melekbuber
- 8 Nis
- 4 dakikada okunur
Neden "çocuk edebiyatı"nın yalnızca çocuklara hitap ettiğini düşünürüz? Yayın dünyasının çocuk kitaplarını yaş gruplarına ayırması, büyük ölçüde bir satış stratejisi. Ancak bu kategorilendirme, okurları sözde "doğru tarafa" yönlendiren bir bariyer oluşturmaktan öteye geçemiyor.

Geçenlerde, 11 yaşındaki bir öğrencimin velisi, kızının evde kardeşinin kitaplarını okuduğunu ve bu kitapların kızının yaş seviyesinin altında olmasından dolayı rahatsız olduğunu belirterek benden yardım istedi. Ona, bunda bir sakınca olmadığını anlattım. Bu durumla ilk kez karşılaşmıyordum. Bu soru bana çok sık gelir. Maalesef ülkemizde “çocukların okuyacağı kitapların yaşa göre tercih edilmesi gerektiği” fikri yaygın bir anlayış.
Birçok yetişkin, okumayı doğrusal bir süreç olarak algılar. Onlara göre kitapların sayfaları giderek artmalı, sayfalardaki resimlerse azalmalı. Aksi takdirde, bu durum, okuma sürecinde “gerileme” anlamına gelir. Oysa biliyoruz ki bir çocuk aynı kitabı tekrar tekrar okumak istiyorsa orada aklını kurcalayan, zihninde tam olarak oturtamadığı bir şeyler vardır. O şeyi anlamlandırana kadar, o kitabı okumak isteyecektir. Yapılması gereken tek şey, çocuğa bu anlamlandırma sürecinde sessizce eşlik etmek. Burada işin çoğu, çocuğa bakım verenlere ve öğretmenlere düşüyor elbette.
Okuma sürecinin kültürel bir eylem olduğunu ve çocuğa dayatarak değil, rol modellik yaparak geliştirilebileceğini idrak etmiş olmamız gerekiyor. Çocuklarla birlikte, etkileşimli olarak kitap okumak, onlara pek çok şey kazandırır: Düşünme becerilerini geliştirir, empati kurmalarını destekler, olayları farklı açılardan değerlendirme yetisi kazandırır ve kendi düşüncelerini ifade etmelerini sağlar. Bir kitabın yalnızca ‘ne anlattığını’ değil, ‘nasıl anlattığını’, “niçin anlattığını” da fark etmek, çocukların eleştirel düşünme becerilerini güçlendirir. Çocuk bir kitabı eline aldığında o kitabın yalnızca yaş grubuna uygun olup olmadığını sorgulamak yerine çocuğa nasıl bir düşünsel yolculuk sunabileceğine odaklanmanın daha yerinde olacağını düşünüyorum.
Basit, eğlenceli ve yalnızca belli yaş gruplarına hitap ettiğini düşündüğümüz çocuk kitaplarına bir de şu gözle bakmaya ne dersiniz? Aslında çocuk kitapları büyük felsefi ve duygusal derinlikler barındıran yol arkadaşları. Çocuk kitaplarını yalnızca ‘öğretici’ metinler ya da ‘basit’ hikayeler olarak görmek, edebiyatın en değerli alanlarından birini gözden çıkarmak demektir.
Küçük, turuncu bir parçacığın kimlik arayışını anlatan Leo Lionni’nin “Pezzettino” adlı kıtabının, Anna Llenas’ın zorlukların üstesinden gelebilme gücünü ve hayattaki amacımızı bulmayı anlatan “Boşluk” kitabının ya da kendine inanmayı, özgüveni, cesareti anlatan Peter H. Reynolds’ın “Nokta” adlı kitabının yalnızca 3-6 yaş için yazıldığı söylenebilir mi?
Çocuk kitapları, çocuklar için yazılmış gibi görünse de aslında her yaştan insanın içinde bir yankı uyandırır. Bu yankı, özellikle “resimli çocuk kitapları”nda kendini daha da güçlü gösterir. Çoğu zaman yalnızca küçük yaş grupları için yazıldığı düşünülen resimli kitaplar, aslında her yaşa hitap eden sanatsal eserlerdir. Örneğin, Suzy Lee’nin Dalgalar adlı eseri, kelimeler olmadan bile derin anlamlar barındırır. İyi bir çocuk kitabı, yaş gözetmeksizin herkes için yeniden keşfetmeye, umuda ve hayal gücüne kapı aralar.
Çocuk edebiyatı yazarlarına baktığımızda birçoğunun çocuklara ve çocukluğa içtenlikle yaklaştıklarını, onlarla gerçek bir iletişim içinde olduklarını görebiliriz. Bu anlayışın belki de en bilinen örneği bugün filmlerini yetişkinlerin de hayranlıkla izlediği J.R.R. Tolkien'in “The Hobbit” eseri. Tolkien, çocuklarını eğlendirmek için fantastik hikâyeler icat etmekten keyif alırdı. Bir başka örnek ise yazar Astrid Lindgren: Lindgren, küçük kızı Karin’in hastalığı sırasında ona anlattığı bir öyküden yola çıkarak “Pippi Uzun Çorap”ı kaleme aldı. Kendi ülkemizden de birkaç örnek eklemek isterim. “Dünya İçin Bir Şans” kitabının yazarı Ece Erdoğuş Levi bir röportajında: ”Birgün bir çocuk sahibi oldum ve çocuk kitapları dünyasının muhteşem bir dünya olduğunu fark ettim” diyor ve ekliyor “...üç yaşında bir kızım var ve acayip sorular soruyor bana. Bazen durup günler boyu düşünüyorum, ‘bana küçük bir soru sordu ama ne kadar çok şey anlattı, ne kadar çok şeyi cevapladı bu sorusuyla’ diye.” Sevgili Ayşegül Akbulut Çetinkol ile şubat ayında, Opus Kitap’tan çıkan “Ayşece” adlı eseri için bir söyleşi yaptık. Kendisine “Çocuk edebiyatı ve çocuk kitapları ile yolun nasıl kesişti?” diye sordum ve cevap “çocuklarım olduktan sonra” idi. Çocukla ve çocuklukla kurulan anlamlı bağ ve iletişim, insanı nasıl da içine çekiyor…
Yeni nesil çocuk edebiyatının usta kalemi Katherine Rundell, “Neden Çocuk Kitapları Okumalıyız?” adlı denemesinde, çocuk edebiyatının, kaybettiğimizin farkında bile olmadığımız bazı şeyleri bulmamıza yardım edeceğini çünkü yetişkin hayatının unutuşlarla dolu olduğunu söylüyor. Christine Nöstlinger “Evde ve Uzakta” adlı eserinde, aile bireylerinin birbirinden nasıl uzaklaştığını ve modern ailedeki çocukların sorunlarını ustalıkla ele alır. Bu tür eserler, yalnızca bir çocuğun dünyayı nasıl gördüğünü anlatmakla kalmaz; aynı zamanda yetişkinlere, çocukların iç dünyasına dair önemli ipuçları sunar. Bazen bir çocuk kitabı, yetişkinlerin kendilerini, anne-babalıklarını sorgulamalarına, çocuklarla olan iletişimlerini daha özenli gözlemlemelerine kaynaklık edebilir. Çocuk kitaplarına geri dönmek, yalnızca nostaljik bir yolculuk değil, aynı zamanda kendimizi ve çocukları daha iyi anlamak ve kuşkusuz anlatmak için estetik ve etik bir olanaktır. Çocuk kitapları; duygudaşlığı, adaleti, sevgiyi, cesareti, cömertliği, neşeyi, ümidi, iyiliği, değişim ve dönüşümü, hayatın zorluklarıyla baş etmenin yollarını; bizlere ahkam kesmeden, lafı dolandırmadan, adeta sözcükleri damıtarak en çarpıcı metaforlarla, alegorilerle dikte etmeden anlatırlar.
Katherine Rundell şöyle der: “Çocuk kitapları, toplumun politik ya da ekonomik gücü olmayan bir kesimi için yazılır: Parası olmayan, oy kullanmayan, sermayenin ya da emeğin veya devlet kurumlarının üzerinde kontrol gücü bulunmayan ve her türlü tehlikeye açık olduklarını bilerek yönünü bulmaya çalışan insanlar. Aynı şekilde iş hayatının getirdiği zorunlulukları henüz üstlenmiş, kendi önyargılarını başkalarına dayatma ve için için kendini yiyip bitirme becerileriyle henüz donatılmış insanlar.” Şimdi para kazanan ve oy kullanan insanlar olarak, çocukların okuması için seçtiğimiz kitapları önce biz okuyalım. Bakalım bizde nasıl izler bırakacaklar.
Öyleyse ne kadar “büyük” ve “bilge” olursak olalım çocuk kitaplarına dönelim. Rundell’in de dediği gibi, bakalım orada hiç ummadığınız bir simya bulacak mıyız, bakalım kitap içimizdeki yarı unutulmuş, yarı gizli saklı kalmış bir şeyi açığa çıkaracak mı?
Belki de aradığımız cevaplar, yetişkin dünyamızın gürültüsünde değil, çocuk edebiyatının duru anlatımında saklıdır. Belki de asıl bilgelik, çocuk edebiyatının bize sunduğu dünyalara tekrar tekrar dönebilmekte gizlidir.
Yazar: Gizem Arman
Opus Noesis yazılarıyla Medium'da!
Bizi takip etmeyi unutmayın: https://medium.com/@opusnoesis
Comments