top of page

Dünya Kadınlar Günü Üzerine


Yazar: Melek Büber


Senelerdir kutluyoruz, belki yanımızda ya da yöremizdeki kadınlara çiçekler alıyoruz ama neyi, hangi gerekçeyle, neden kutluyoruz?


Günlük yaşamda rutine bindirdiğimiz pek çok alışkanlığımız gibi ‘özel’ günleri kutlayıp geçmeye programlıyız… Oysa ki kutlamanın yanında, anmanın da önemli olduğu kavramlar var: emek, hak, eşitlik gibi. Aslı ‘Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ olan 8 Mart, kadın haklarının bir simgesi. Kadınların ekonomik, siyasi ve sosyal alana eşit biçimde katılmalarına yönelik simgesel anlamı var. Resmiyeti, 1975’e dayandırılsa da, kadınların hak mücadelesinin tarihselliği var.


1857 yılında, tekstil fabrikasında çalışan kadınlar, uzun çalışma saatlerine karşılık yalnızca kadın olduklarından verilen düşük ücretleri, insani olmayan iş koşullarını protesto ederler. 129 kadın işçi, eylem sırasında çıkan yangında fabrikada kilitli kalarak yaşamlarını yitirir. Bu olayın ardından, 1910 yılında Kopenhag’da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda, Alman Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin’in, bundan sonra her yıl ‘kadınlar günü’ kutlaması önerisi kabul edilir ve 53 yılın ardından alınan bu karar, I. ve II. Dünya Savaşları sebebiyle 1975’e kadar uygulanmaz.


Türkiye’de ise, konunun tarihselliği şu şekilde işler: Takvimler 8 Mart 1921’i gösterdiğinde, iki komünist kız kardeş Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova'nın önderliğinde Kadınlar Günü kutlanır. Daha sonraları bu kutlama, uzun yıllar, çeşitli yasaklarla, engellemelere maruz kalır. Nihayet 1975’e gelindiğinde, ‘Birleşmiş Milletler Kadın 10 Yılı’ ilanının ardından Türkiye’de de ‘Kadın Yılı Kongresi’ düzenlenir. Bastırılmış duygular sel olup taşar, kadınların hak mücadelesi dört duvar arasından sokaklara, meydanlara taşınır. Bu karar, yalnızca takvime yeni bir özel gün eklenmesi değildir, ardında çok daha büyük evrensel bir olgu bulunur: dünya barışı. İnsan haklarından söz edebilmek için öncelikle insan kavramının altına düşen her bileşenin haklarının güvence altına alınması ve eşitliğinin sağlaması gerekir. Bu anlamda kadın mücadelesinin önemi daha da görünür kılınır. Türkiye’deki kutlamalara, 1980 darbesi nedeniyle dört yıl ara verilir. Bunca çetrefilli yolun ardından, deyim yerindeyse düşe kalka, fikirleri bugüne ulaşan kadınların edinimi olan Kadınlar Günü, kimi zaman siyaset, kimi zaman da reklam malzemesi edilse de mücadele ve sonucu edinimler büyüyor. Hala, yalnızca haklar bakımından eşitliği, insanca yaşamı savunan ve simgeleştiren 8 Mart kutlamaları çeşitli sebeplerle engellenmeye devam edilmekte. Bu resim içinde bize düşen ise, neyi, hangi sebeple, niçin yaptığımızın üzerinin tozlandığı bugünlerde, konuya dair ‘kavram temizliği’ yaparak politik mücadeleyi bilgi temelli kılan farkındalığımızı güçlendirmek olacaktır…


 

Opus Noesis yazılarıyla Medium'da!

Bizi takip etmeyi unutmayın:


Dişil İletişim Üzerine

Ben ve benim dışımdakilerden örülü bir dünyanın içine doğarız. Bir de benim dışındakiler arasında etkileşimde bulunduklarım.

Erilce Üzerine

"...kız gibi ağlama, kız gibi gülme, kadın başına…” Hemen hemen tüm küfürler Erilce’dir. Argo, daha çok Erilce konuşur...

bottom of page