top of page
oopps1.png

Mutluluk Üzerine


Yazar: Metin V. Bayrak


Hepimiz mutlu olmak isteriz. Mutluluk talebi, belki de insanları ortaklaştıran yegane istektir şu gökkubbe altında. Aşkı da sevinci de içine alır, onları aşar bir bakıma. Cemal Süreya’nın çevirisiyle Aragon’un “Mutlu aşk yok ki dünyada” şiirine sataşmadan sürdürelim düşünmemizi.

Mutluluğun günümüz modern psikiyatrisi ile biliyoruz ki beyin kimyasıyla ilişkisi var. Beyin kimyamızın da manayla yani duygularımızla harmanlanarak oluşan anlam dünyamızla. Dini ritüellerdeki katharik vecd halleri her daim ilgi çekicidir. Şairlerin ruhun taşması, bulutlar üzerinde uçmak gibi imgelerle anlattıkları ruh hali en kestirme ifadeyle bunun türevlerine işaret olsa gerek.

Hadi önce felsefi iletişim açısından kavramımızı bağlam içinde serimleyelim.

Mutluluk, tür olarak insana özgüdür. Sıklıkla sevinçle karıştırılır. İnsan türü dışındaki canlıların yaşadığı sevinçtir. Bütün gün evde yalnız bekleyen bir köpeğin ev arkadaşı döndüğünde (aynı zamanda dışarı, oyun, tuvalet ihtiyacı, yemek, özgürlük ve daha pek çok şey demek) yerinde duramaz, içi içine sığmaz, deyim yerindeyse sevinçten kudurur. Bu ve benzeri ruh halleri sevinç olarak adlandırılabilir. Biz de sipariş ettiğimiz bir ürün geldiğinde, tesadüfen eski bir tanıdıkla karşılaştığımızda seviriniz. Gündelik dilde “Çok mutlu oldum.” diyerek, aslında, sevincimizi dile getiririz. Aralarındaki farkı Aristoteles, şöyle ifade ediyor: Her şeyi bir başka şey isteriz, mutluluğu kendisi için, o nedenle “Mutluluğu, kendisi amaç olan şey diye yerinde dile getirdiler.” der. Mutluluğun, aynı zamanda insanın işi olduğunu ileri sürer. Nasıl mimarın işi yapı tasarlamak, fırıncının içi ekmek yapmak, hekimin sağaltmak ise insanın işi de mutlu olmaktır diyor. Aristoteles’e göre insanın işi, ruhun erdeme uygun etkinliğidir. Mutluluk, akla ve erdeme uygun bir yaşamanın sonucu ya da böylesi bir yaşamın ödülüdür. Bu nedenle de en yüksek insansal iyi olarak düşünülür.

Peki kimin mutluluğu? Mutluluk bir imkan ise bu imkanın gerçekleştirilmesi nasıl olanaklı olabilir? Nasıl bir bağlamda hayat bulur?

Tür olarak insanın tek tek bireylerinin, bireyler arasında da kişilerin mutluluğundan söz edilebilir. Daha kısa bir anlatımla insan türünün kişileşmiş bireyinin mutluluğundan söz edebiliriz. Felsefeceyse “Mutluluk, özgür kişide hayat bulan fenomendir.

Bakışımızı somutlaştıralım, mutluluğu bağlamı içinde ele alalım. Kubbesi mutluluk olan yaşam dediğimiz mimari yapının iskeleti özgür kişidir. Diğer kavramlar, iskeleti etlendirip estetize ederler.

Mutluluk etik bir fenomendir. Ne var ki sözlüklerde “mutluluk”un göreli kavramları ne olumlu ne de olumsuzdur. Mesela uzun-kısa, güzel-çirkin, doğru-yanlış kavramlarında olduğu gibi. Güzellik nasıl bir nitelikse çirkinlik de bir niteliktir. Oysa mutluluğun ya da mutsuzluğun zıttı olan mutsuz/luk, bir nitelik ifade etmez, bir niteliğin, burada mutlu/luk, yokluğuna işaret eder. Mutluluğun zıttı yoktur. Türkçe dışında pek çok dilde de benzer durum söz konusudur. Onun olmadığı bir durumdan söz edilir, yokluğunun ne olduğundan değil. Negatif tanımı yapılır, onun olmadığı hayat tasavvur edilemez. Bir tür cehennem gibi. Ona dair tasavvurlarımız olur ama ne olduğunu bilemeyiz. Ancak yokluğunda doğan hiçliği, boşluğu, karanlığı, belirsizliği düşünebiliriz, yani düşünemeyiz. Yokluğundan doğan belirsizliği mutluluğa yönelen eylemlerimizle dağıtmak telaşıdır yaşam/ımız bir bakıma.

İnsan, iki yüz yıldır kulağına ideolojik olarak fısıldandığı gibi bireysel değil topluluklar halinde yaşayan bir türdür. Bu nedenle insanın mutluluğu, içinde yaşadığı topluluktan bağımsız biçimde ele alınamaz. Bu da bizi zorunlu biçimde topluluklara, topluluklardan mürekkep topluma götürür: İnsan, olanaklarının toplamı; özgür insansa, olanaklarını toplumsallığının bilinciyle iradesi dolayımıyla Hayata geçirebilendir ki ona mutlu kişi diyoruz.

Şimdi, insanın işi ya da bu hayattaki temel talebi ya da amacı mutluluk ise yaşamımızın referans kavramı mutluluktur, denebilir. Hakikatin özgürleştiriciğini teslim edelim. Hakikate yönelişimize, onu arayışımıza, ona, ancak özgürsek ulaşabileceğimizi söyleyen Hakikate de teslim olalım: Özgürsek mutluyuz…


 

Opus Noesis yazılarıyla Medium'da!

Bizi takip etmeyi unutmayın:

Kıskançlık Üzerine

Çocuk dedi ki: “Hani böyle geri dönüşüm kutuları var. Plastik için ayrı, cam için ayrı oluyor. Bana sanki aynı kutuya ait değilmişiz...

bottom of page